-
1 physique
vücut yapisi, fizik -
2 Körperbau
-
3 Konstitution
1) bünye, yapı; ( Körperbau) bünye, vücut yapısı, fizik yapısı -
4 بنية
بِنْيَة1. fizikAnlamı: insanın doğal yapısı2. bünyeAnlamı: vücut yapısı3. yapıAnlamı: bünye4. biçimAnlamı: dış görünüş, şekil -
5 جسم
Iجَسَّمَ1. oylumlamak2. abartmakAnlamı: bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalağalı etmekIIجَسُمَirileşmekAnlamı: iri duruma gelmekجِسْم1. hilkatAnlamı: yaradılış, fıtrat2. bünyeAnlamı: vücut yapısı3. kütleAnlamı: (büyük maddeler için) büyük parça, yığın4. maddiyatAnlamı: madde ile ilgili şeyler5. blokAnlamı: kocaman ve ağır kitle6. bedenAnlamı: canlı varlıkların maddî bölümü, vücut7. biçimAnlamı: dış görünüş, şekil -
6 комплекция
жyapı; vücut yapısı -
7 anatomy
n. anatomi, anatomik yapı, vücut yapısı; inceleme, analiz* * *anatomi* * *[ə'nætəmi](the science of the structure of the (usually human) body, especially the study of the body by cutting up dead animal and human bodies.) anatomi- anatomically
- anatomist -
8 build
n. yapı, vücut yapısı, yaradılış————————v. inşa etmek, inşaatçılık yapmak, kurmak, yapmak; örmek; güvenmek; bel bağlamak; toplamak, toplanmak; kümelenmek* * *1. inşa et (v.) 2. inşa (n.)* * *[bild] 1. past tense, past participle - built; verb(to form or construct from parts: build a house/railway/bookcase.) inşa etmek, yapmak2. noun(physical form: a man of heavy build.) fizik, yapı, boy bos- builder- building
- building society
- built-in
- built-up
- build up -
9 figure
n. şekil, vücut yapısı, endam, şahıs, şahsiyet, insan tasviri, figür, resim, desen, rakam, sayı, fiyat————————v. şekillendirmek, resmetmek, tasvir etmek, desenlemek, süslemek, düşünmek, yeralmak, rol oynamak, anlamı olmak, ifade etmek* * *1. figür 2. yer al (v.) 3. şekil (n.)* * *['fiɡə, ]( American[) 'fiɡjər] 1. noun1) (the form or shape of a person: A mysterious figure came towards me; That girl has got a good figure.) şahıs2) (a (geometrical) shape: The page was covered with a series of triangles, squares and other geometrical figures.) şekil3) (a symbol representing a number: a six-figure telephone number.) sayı, rakam4) (a diagram or drawing to explain something: The parts of a flower are shown in figure 3.) resim, şekil2. verb1) (to appear (in a story etc): She figures largely in the story.) görünmek2) (to think, estimate or consider: I figured that you would arrive before half past eight.) düşünmek, sanmak, tahmin etmek•- figuratively
- figurehead
- figure of speech
- figure out -
10 physique
n. vücut yapısı, bünye* * *bünye* * *[fi'zi:k](the structure of a person's body: He has a poor/powerful physique.) fizik, beden -
11 bodybuild
n. vücut yapısı -
12 bodybuild
n. vücut yapısı -
13 Bau
Bau1 m <-s; -ten> Vorgang inşaat/ yapım; (Gebäude) bina/yapı; (Hausbau) ev/konut inşaatı; (Körperbau) vücut yapısı;im Bau inşa halindeBau2 m <-s; -e> (Tierhöhle) in -
14 Körperbau
Körperbau m <Körperbaus; o pl> vücut yapısı, bünye, fizik -
15 Statur
mittlere \Statur orta boy -
16 Körperbau
m.vücut yapısı -
17 بناية
-
18 بنيان
بُنْيَان1. bünyeAnlamı: vücut yapısı2. inşaatAnlamı: yapı işleri3. apartman4. yapıAnlamı: inşaat5. binaAnlamı: yapı -
19 خلقة
IخَلَقَةsilgiIIخِلْقَة1. hilkatAnlamı: yaradılış, fıtrat2. bünyeAnlamı: vücut yapısı3. insiyakAnlamı: içgüdü4. biçimAnlamı: dış görünüş, şekil -
20 مبنى
مَبْنًى1. üslûpAnlamı: oluş, deyiş, veya yapış biçimi, tarz2. bünyeAnlamı: vücut yapısı3. yapı4. binaAnlamı: yapı
- 1
- 2
См. также в других словарях:
fizik yapısı — is., anat. Bir insanın vücut görünüşü … Çağatay Osmanlı Sözlük
bünye — vücut yapısı; yapı, beden; vücut; yapılış; kuruluş … Hukuk Sözlüğü
bünye — is., Ar. bunye 1) Vücut yapısı Çok kuvvetli bir bünyeye sahipsiniz, nadir rastladığım vücutlardan. R. H. Karay 2) Yapılış, kuruluş İlk bakışta fertlerin toplum bünyesi içinde çizdiği belirli çizgiler bunlardır. Ç. Altan 3) Bir kurum, kuruluş veya … Çağatay Osmanlı Sözlük
BÜNYE — Bir şeyin vücut yapısı. Vücut, beden. Fıtrat. * Şekil, tarz, sûret … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
debillik — is., ği Genellikle vücut yapısı ile ilgili aşırı ve sürekli güçsüzlük … Çağatay Osmanlı Sözlük
keleş — sf., hlk. 1) Yiğit, cesur, bahadır 2) Çok yakışıklı, çok güzel 3) Vücut yapısı gösterişsiz 4) Çirkin, kötü 5) Kel Kayseri çarşısının tavanını, kubbesini kökünden kazıtmış ... O canım mimariyi bir keleşe döndürmüş. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yardımcı — is. 1) Yardım eden veya gerektiğinde yardım edecek olan kimse vb., muavin, muin, yaver, asistan Savcı yardımcısı, bütün savcı yardımcıları gibi, zeki bir adamdı. H. Taner 2) sf. Yardımı olan (şey, nesne) Vücut yapısı da onun güldürücülüğünde ayrı … Çağatay Osmanlı Sözlük